Soruya doğrudan doğruya “hayır” denemeyeceğini elbette biliyorum, “büyük Amerikan demokrasisi”nin sınırları belirli serbestlik anlayışından üniversiteler de payını alıyor çünkü. Sınır aşıldığında bu “özgürlüğün” esamesinin okunmadığını İsrail karşıtı öğrenci protestolarına karşı alınan tavırlar gösterdi hepimize. Üniversite hocalarını bile kelepçeleyip gözaltına aldı polis.
Bizim sağcılar çok mutlu olmuşlardır muhtemelen. Ne de olsa ülkemizde devlet kaynaklı bu tür baskılar gündeme geldiğinde “bakın ABD’de de aynısı oluyor” diyebilecekler çünkü. ABD’de demokrası olduğuna inananları zor durumda bırakabilirler ama hiçbir konuda örneği/modeli ABD olmayan bizleri etkilemez bu.
Birkaç gündür başta Columbia olmak üzere Amerikan üniversitelerinde Filistin yanlısı, İsrail karşıtı gösteriler sürüyor. Solcu öğrenciler 68’i andıran eylemlerle protestoları bir üst aşamaya taşıdı, okul işgalleri gündemde. Bunun üzerine ABD polisinin kampüslere müdahalesi gecikmedi tabii. Bizim sağcı yine,”anarşi, kargaşa oldu mu polis elbette gelir” diyecek şimdi ama “anarşi, kargaşa” olmadığı zaman da ABD üniversitelerinde polis olduğunu bilmez. ABD’de özgürlüğün de, demokrasinin de polissiz olmayacağını bilmediği gibi. ABD üniversitelerinde polis ilk kez 1894’de Yale Üniversitesi’nde görülmüştür. Yani, “kaosun, kargaşa”nın olmadığı dönemde.
Özgürlük yuvaları olduğunu düşünen varsa yanılır ancak mezun olduktan sonra ne olurlar bilemem ama ABD üniversiteleri duyarlı, ilerici öğrenciler yetiştiriyor genellikle. 70’li yıllarda da Vietnam Savaşı’na karşı seslerini korkusuzca, tıpkı bugün Filistin konusunda olduğu gibi cesurca yükseltiyorlardı. 60’lı yıllarda kadın hakları konusunda da yoğun gösteriler yapılmıştı ABD üniversitelerinde. Bunlara o zamanlar yerel polis birimleri müdahale ederdi sadece.
Ancak yerel polis ile öğrencilerin karşılaşması pek de iyi sonuçlar vermedi. Hem öğrencileri durduramadı yerel polis, hem de öğrencilere nasıl yaklaşılacağını bilmediği için hayli vahşi tutumlar sergiledi.
Üniversitelerin buna çözümü kampüslerde polis birimleri kurmak oldu. Bugün ülkedeki kolej ya da üniversitelerin yaklaşık üçte ikisinin, endi polis birimleri var. Birkaç gündür izlediğimiz öğrenci gösterilerine ilk aşamada müdahale edenler bu birimlere bağlı polislerdi. Diğer polisten yetki açısından da farkları yok. Sonradan federal polis girdi devreye işte. Son gördüklerimiz ağır silahlı, çatışamaya hazır polisler yani.
Ancak ülkedeki üniversite ya da kolejlerin üçte biri de kendi özel güvenlik birimlerine sahip. Columbia, John Hopkins gibi üniversiteler bunlar arasındadır. Üstelik bu birimin mensupları silahlı. Rezalete bakar mısınız? ABD üniversiteleri “özgürlük yuvası” değil derken kastettiğim budur.
Columbia Üniversitesi’nin yetkililerini kendi özel güvenlikçilerin varlığı bile rahatlatmamış olmalı ki gidip New York Polis Dcepartmanı’nı (NYPD) okula çağırdılar. NYPD polisleri üniversiteye insansız hava araçları yolladı, askeri taktikler kullandı. İnanılır gibi değil. Öğrencilerin üniversiteyi işgalini müzakere yaparak sona erdirmek yerine polise başvuran bir üniversite ünvanını da aldı bu arada.
Kendi polis birimi olan Madison Wisconsin Üniversitesi’nde de üniversite rektörü, Madison polisini okula çağırdı. Austin’deki Teksas Üniversitesi’nde de yetkililer de aynı şeyi yaptı. Yerel ya da eyalet polisini protestolara müdahale etsin diye okula sokarak tüm kontrolü onlara devretmiş oldu bu üniversiteler. Oysa kendi polis birimleri üniversite yönetiminin denetiminde olduğundan müdahale bu kadar sert olmayacaktı.
Yani ABD’de üniversiteler dokunulmazdır, kutsaldır diye düşünen varsa, bir daha düşünsün. ABD polisinin orada yaptığı bizde yüzlerce polisin 1 Mayıs’ta Saraçhane’de tarihi su kemerinin önünde göstericileri durdurmak için set olmaları kadar “doğal”.
Korku ne kadar büyükse asker, polis o kadar çok.
ABD’si Türkiye’si fark etmez.