Deprem uzmanı Prof. Dr. Osman Bektaş, çalışmaların artmasıyla beklenmedik yerlerde fay hatlarının ortaya çıkmaya devam edeceğini belirtiyor. Özellikle deniz tabanından geçen fay segmentlerinin haritalara işlenmesi gerektiğini vurgulayan Bektaş, Karadeniz sahillerindeki Rize, Trabzon ve Ordu gibi segmentlerin haritada yer almadığını dile getiriyor. Bektaş’a göre, Türkiye’nin kuzeyden Avrasya, güneyden Afrika ve Arap levhasıyla sıkıştırılması, herhangi bir kentin depremden etkilenmeyeceği anlamına gelmiyor.
İç Anadolu Bölgesi’nde 6 büyüklüğünde deprem üretebilecek fay segmentlerinin bulunduğunu belirten Bektaş, yapıların sağlam zeminler için tasarlandığını ancak gevşek zeminlerde deprem riskinin daha yüksek olduğunu ifade ediyor. Bu nedenle her bölge için mikro-bölgelendirmenin önemli olduğunu vurguluyor.
Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Şerif Barış, haritanın beklenmedik yerlerde orta büyüklükte depremlerin olabileceğini gösterdiğini belirtiyor. Barış’a göre, denizlerdeki fay segmentlerinin haritalara işlenmesi ve toplum olarak depreme dayanıklı bir yapılaşma oluşturulması önem taşıyor.
Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan, mevcut haritalardaki ivme değerlerinin düşük kaldığını ve bu nedenle yeniden tasarlanmasını talep ettiklerini belirtiyor. Ayrıca, fay haritalarının önemli bir veri olduğunu vurguluyor.
Jeoloji Uzmanı Erdal Şahan, yeni inşaatların deprem tehlike haritasına göre yapıldığını ancak haritalardaki ivme değerlerinin hatalı olduğunu ifade ediyor. Şahan’a göre, diri fay haritası da önemli bir veri kaynağıdır.
Deprem Uzmanı Dr. Ramazan Demirtaş, yerel zemin koşullarını içermeyen haritalardan parsel bazında ivme değerlerinin anlaşılamayacağını belirtiyor. Örneğin, Aksaray kenti için belirtilen ivme değerinin düşük olduğunu ancak bölgede uzun bir Tuz Gölü fayının bulunduğunu ifade ediyor.